Birleşmiş Milletler (BM), dünya genelinde çocuk sahibi olmanın önündeki engelleri mercek altına alan kapsamlı bir rapor yayınladı. Bu rapor, her yıl milyonlarca çiftin ve ailenin çocuk sahibi olma hayallerinin suya düştüğü zorlukları ortaya koyarak, sağlıklı bir toplum yaratmanın önündeki engellerin altını çizmektedir. Çocuk sahibi olma arzusu pek çok birey ve aile için her zaman önemli bir hedef olmuştur; ancak bu yolculuk pek çok durumda çeşitli zorluklar ve engellerle doludur. BM'nin bu raporu, bahsi geçen engelleri ortadan kaldırma konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde atılacak adımlar için kritik bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Raporda yer alan en önemli bulgulardan biri, çocuk sahibi olma sürecinin ekonomik faktörlerden ne denli etkilendiğidir. Dünya genelinde birçok aile, finansal yetersizlikler nedeniyle çocuk sahibi olmayı ertelemek veya bu hayalden vazgeçmek durumunda kalmaktadır. Ekonomik krizler, işsizlik oranları ve düşük gelir düzeyleri, ailelerin çocuk sahibi olma konusundaki kararlarını ciddi şekilde etkilemektedir. Özellikle, düşük ve orta gelirli ülkelerde ailelerin çocuk sahibi olma isteği, genellikle elverişsiz ekonomik koşullardan dolayı ardı plana itilmektedir.
Bu bağlamda, BM, hükümetleri çocuk sahibi olma hakkının desteklenmesi gerektiği konusunda uyarmaktadır. Devletlerin, aileleri destekleyen politikalar geliştirerek ekonomik zorlukların üstesinden gelinmesine yardımcı olmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Aile yardımları, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve eğitim gibi konularda yapılan yatırımlar, çocuk sahibi olma oranlarını artırabilir.
Bununla birlikte, çocuk sahibi olmanın önündeki engeller yalnızca ekonomik faktörlerle sınırlı değildir. Rapor, sosyal ve kültürel engellerin de bu süreci etkilediğini ortaya koymaktadır. Bazı toplumlarda, çocuk sahibi olmanın önündeki engeller, kültürel normlar, cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal beklentilerle şekillenmektedir. Kadınların eğitimi, toplumsal cinsiyet rolleri ve sosyal baskılar, çiftlerin çocuk sahibi olma yönündeki kararlarını etkileyen önemli faktörler arasında yer almaktadır.
Özellikle gelişmekte olan bölgelerde, kadınların eğitim ve iş yaşamına katılım oranları, doğurganlık oranlarını doğrudan etkilemektedir. Kadınların eğitimi arttıkça, çocuk sahibi olma yaşları genellikle ertelenmekte ya da bu kararlar daha bilinçli bir şekilde alınmaktadır. BM'nin raporu, bu durumda eğitimin ve toplumsal cinsiyete dayalı eşitliğin sağlanmasının önemine dikkati çekmektedir. Eğitim, bireyler arasındaki eşitsizlikleri azaltır ve çocuk sahibi olma sürecini daha sağlıklı bir hale getirebilir.
Özellikle, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların kendi vücutları üzerindeki karar alma gücünü artıracak ve sağlık hizmetlerine daha iyi erişim sağlayacaktır. Bu durum, ileride daha sağlıklı ve eğitimli nesillerin yetişmesine zemin hazırlayabilir.
Raporda ayrıca, covid-19 pandemisinin çocuk sahibi olma üzerindeki etkilerine de değinilmektedir. Pandemi, küresel ekonomideki bozulmalarla birlikte, sağlık sistemlerinin çökmesine ve ailelerin planlarını ertelemesine neden oldu. Ailelerin çocuk sahibi olma hedefleri, pandemi süresince belirsizlik ve kaygının artmasıyla daha da zorlaştı. Bu durum, gelecekte çocuk sahibi olma oranlarının düşmesine yol açabilir.
Tüm bu sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, Birleşmiş Milletler, hükümetleri ve uluslararası toplumu harekete geçmeye davet etmektedir. Çocuk sahibi olmayı isteyen aileler için destekleyici politikaların geliştirilmesi, bu konuda gerekli önlemlerin alınması için acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çocuk sahibi olmanın önündeki engellerin aşılması, sadece bireylerin ve ailelerin hayatlarını değil, aynı zamanda toplumların geleceğini de olumlu yönde etkileyecektir. Birleşmiş Milletler’in bu raporuyla, çocuk sahibi olma hayallerinin gerçeğe dönüşmesi için öncü adımlar atılması gerektiği açıkça ortaya konmaktadır.