Gelişen teknoloji ve değişen yaşam tarzları, birçok geleneksel zanaatın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Ülkede birçok usta, mesleklerini gelecek nesillere aktaramayacakları endişesini taşıyor. Çırak bulamamanın yanı sıra, gençlerin alana olan ilgisizliği, zanaatların ve iş gücünün geleceğini tehdit etmeye devam ediyor. Peki, mesleğin son temsilcileri kimlerdir? Onların hikayeleri, zanaatın geleceği açısından ne anlama geliyor? İşte detaylar…
Bir zanaatkârın başarıya ulaşabilmesi için yalnızca teknik bilgiye sahip olması yeterli değildir. Aynı zamanda, deneyim ve ustalık gerektiren birçok ayrıntıya dikkat etmeleri gerekir. Ancak, çırak yetiştirilmediği takdirde, bu ustalıklar zamanla unutulma riski taşır. Sümer, 30 yılı aşkın bir süredir seramik yapımıyla ilgileniyor. Kalite ve estetiğe olan bağlılığı sayesinde, birçok insanın takdirini toplamış durumda. Ancak, onun için en büyük sorun, çırak bulamamak. "Artık gençler bu işi yapmak istemiyor. Her şey sanal dünyada dönüyor. Gerçek el işçiliği büyük bir özveri gerektiriyor. Ama kimse buna katlanmak istemiyor," diyor Sümer.
Gençlerin geleneksel zanaatlara olan ilgisinin azalmasında birçok sebep bulunuyor. İlk olarak, toplumun genel algısı, zanaat işlerinin daha az prestijli olduğu yönünde şekillenmiş durumda. Üniversite edebiyatı eğitimi almak, birçok genç için el sanatı eğitiminden daha cazip görünüyorken, zanaat alanındaki iş fırsatları azalıyor. Sümer, "Çocuklar küçük yaşlardan itibaren, sanal dünyanın büyüsüne kapılıyorlar. Gerçek dünyada bir şeyler yaratmak yerine, sanal dünyada tüketime yöneliyorlar," diye belirtiyor.
Bu durum, zanaatkarların yetiştirebileceği yeni nesil çıraklar ve ustalar üzerinde derin bir etki yaratıyor. Sümer gibi ustaların, deneyimlerini aktarmak için çırak bulmalarının önündeki engel, yalnızca gençlerin ilgisizliği değil, aynı zamanda zanaat eğitimine yönelik sistematik bir yetersizliktir. Zanaat okulları her ne kadar mevcut olsa da, çoğu zaman yetersiz öğretim ve kaynak eksikliği nedeniyle istenilen kalitede eğitim verememektedir. Usta zanaatkârlar, bu okullara daha fazla odaklanılması gerektiği konusunda hemfikirler. Aynı zamanda, gençleri bu alanda eğitmenin öneminin altını çiziyorlar.
Gelecek neslin zanaatkârlarının yetişebilmesi için, toplumsal bir dönüşüm sürecine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu dönüşüm, yalnızca zanaat alanının değerini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumdaki altın bileziklerin ve becerilerin de korunması için öncü olacaktır. Usta zanaatkârlar, gençlerin zanaata olan ilgisini tekrar canlandırmanın yollarını aramalıdır. Ancak bunun için daha fazla ilgi ve destek gerekmektedir. Usta Sümer, "Eğitim sistemimizde bu zanaatları daha görünür yapmalıyız. Okul müfredatına bu meslekleri entegre ederek, gençleri teşvik etmeliyiz," görüşünü savunmaktadır.
Sonuç olarak, geleneksel zanaatların şimdiki durumu, mesleklerini icra eden ustaların çırak bulamaması nedeniyle gergin bir süreç içerisindedir. Bu, yalnızca bir mesleği değil, aynı zamanda kültürel bir mirası tehdit etmektedir. Usta zanaatkârların, bu zanaatları gelecek nesillere aktarmak için gerekli adımları atması önemlidir. Gençler için zanaat eğitimine verilen önemin artırılması, hem işgücü piyasasına yeni bir soluk katacak hem de kültürel mirasımızı koruyacaktır. Zanaatın geleceği için, üretici ve yaratıcı bir toplum yaratmalıyız. Eğer bu konuda adım atılmazsa, ustaların ellerindeki son kalemle, zanaatın geleceği de silinmiş olacaktır.